cavika

30 Mayıs 2015 Cumartesi

CAVİKA MOBİL UYGULAMA

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.cavika


GÜLMEK İÇİN HERŞEY BU UYGULAMADA SİZDE BİR AN ÖNCE İNDİRİN :D

27 Mayıs 2015 Çarşamba

CAVİKA MOBİL UYGULAMA

CAVİKA MOBİL UYGULAMA


İÇERİSİNDE CAPS, KARİKATÜR, TROLL VE VİDEOLARIN YER ALDIĞI MİZAHİ BİR MOBİL UYGULAMADIR. ŞİMDİLİK SADECE GOOGLE PLAY STORE'DE YER ALMAKTADIR ANCAK İLERLEYEN ZAMANLARDA APPLE STORE'DA KONULACAKTIR.

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.cavika

24 Mayıs 2015 Pazar

KALMADI

KALMADI

Yıkılan sarayımdan tek bir nakış kalmadı; 
Dışa mıhlandı gözler, içe bakış kalmadı.



NECİP FAZIL KISAKÜREK

BU YAĞMUR

BU YAĞMUR

Bu yağmur... Bu yağmur... Bu kıldan ince, 
Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur. 
Bu yağmur  Bu yağmur  Bir gün dinince 
Aynalar yüzümü tanımaz olur. 
Bu yağmur kanımı boğan bir iplik, 
Kanımda acısız yatan bir bıçak, 
Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik, 
Dayandıkça çisil çisil yağacak. 
Bu yağmur  Bu yağmur  Cennetten üstün: 
Karanlık, kovulmaz düşüncelerden. 
Cinlerin beynimde yaptığı düğün 
Sulardan seslerden ve gecelerden. 



NECİP FAZIL KISAKÜREK

İŞİM ACELE

İŞİM ACELE

Gökte zamansızlık hangi noktada
Elindeyse yıldız yıldız hecele! 
Hüküm yazılıyken kara tahtada 
İnsan yine çare arar ecele! 
Gençlik Gelip geçti  Bir günlük süstü; 
Nefsim doymamaktan dünyaya küstü. 
Eser darmadağın, emek yüzüstü; 
Toplayın eşyamı, işim acele



NECİP FAZIL KISAKÜREK

YOLCULUK

YOLCULUK

Yolculuk, her zaman düşündüm onu; 
İçimde bu azgın davet ne demek? 
Oraya, nerdeyse güneşin sonu, 
Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek. 

Altımdan kaydırdı bir el minderi; 
Herkes yatağında, ben ayaktayım. 
Bir gece, rüyada gördüğüm yeri, 
Gözlerim yumulu, aramaktayım. 

Beni çağırmakta yabancı dostlar; 
Bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsız. 
Eski evde, şimdi bir başka ev var: 
Avlusu karanlık, suları tadsız. 

Her akşam, aynı yer, aynı saatte, 
Güneşten eşyama düşen bir çubuk; 
Yangın varmış gibi yukarı katta, 
Arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk! 

Başım, artık onu taşımak ne zor! 
Başım, günden güne kayıtsız bana. 
Dalında bir yaprak gibi dönüyor, 
Acı rüzgarların çektiği yana...



NECİP FAZIL KISAKÜREK

KALDIRIMLAR

KALDIRIMLAR

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler, kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler.
Üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum.
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara kara sevdalı eşi.



NECİP FAZIL KISAKÜREK

BİZİM ŞARKIMIZ

BİZİM ŞARKIMIZ

Kırılır da bir gün tüm dişliler 
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim 
Gökten bir el yaşlı gözleri siler 
Şenlenir evimiz barkımız bizim 
Yokuşlar kaybolur çıkarız düze 
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze 
Sapan taşların yanında füze 
Başka alemlerle farkımız bizim 
Kurtulur dil tarih ahlak ve iman 
Görürler nasılmış neymiş kahraman 
Yer ve gök su vermem dediği zaman 
Her tarlayı sular arkımız bizim 
Gideriz nur yolu izde gideriz 
Taş bağırda sular dizde gideriz 
Bir gün akşam olur bizde gideriz 
Kalır dudaklarda ŞARKIMIZ bizim.



NECİP FAZIL KISAKÜREK

BENDEDİR

BENDEDİR

Ne azap ne sitem yalnızlıktan... 
Kime ne; aşılmaz duvar bendedir... 
Süslenmiş gemiler geçer açıktan 
Sanırım, gittiği diyar bendedir. 
Yaram var... Havanlar dövemez merhem, 
Yüküm var... Bulamaz pazarlar dirhem, 
Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem, 
Yollar ki, Allaha çıkar, bendedir. 



NECİP FAZIL KISAKÜREK

23 Mayıs 2015 Cumartesi

KISA BİR ÖYKÜDÜR HAYAT

KISA BİR ÖYKÜDÜR HAYAT

Kısa bir öyküdür hayat 
Uğruna upuzun acılar çektiğimiz 
Kısa bir türküdür 
Bir kez daha söylemek için delirdiğimiz.



YILMAZ ODABAŞI

BİTME

BİTME

Bitme! Bak, içtim, yürüdüm, kederlendim 
Denize girdim, üşüdüm, sana geldim 
Düş bitmeden sen bitme 
Bitmeden sevgi gitme 
Bitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim 
Cigara ziftlendim ille de seni sevdim 
Uzaklarda öyle çok kederlendim 
Günler bitmeden bitme 
Bitmeden hasret gitme 
Bu yangın geceler, bu intihar 
Gidersen paramparça yüreğimde ağıtlar 
Bu dolunay gecenin göğsünü yarar 
Benim göğsümde de sana geniş bir yer var 
Düş bitmeden sen bitme 
Bitmeden sevgi gitme. 



YILMAZ ODABAŞI

TEĞET

TEĞET

Herkes kırılamaz
Bazen ipince dal olmak gerekir
Kırılmak için
Ama dünya kütüklerin...
Ağlayamaz herkes
Ağlayabilecek kadar büyümek gerekir
Dünya ise küçüklerin...
Sevemez herkes
Bir orman olmak gerekir sevmek için
Bak ki dünya çöllerin...
Ve vakur bir damla olmak
Dalga için
Katılmak okyanusa aşk için, isyan için!


YILMAZ ODABAŞI

YETİŞİR

YETİŞİR

Beni hatırladıkça, 
Arasıra gönlümü al. 
Sokakta görünce,gülümse, 
Yanıma yaklaş, 
Az elin elimde kal. 
Evine misafir geleyim, 
Kahvemi sen pişir. 
Taze doldurulmuş sürahiden 
Bir bardak su ver 
Yetişir.



ZİYA OSMAN SABA

NE OLDU

NE OLDU

Odamız kararırken indirdiğin perdeler, 
-Çarşının gittikçe artan gürültüsü- 
Gelip kenarına oturduğun minder, 
Genç kızken işlediğin masa örtüsü, 
Yeşil abajurlu lambamız, 
Küçük sobamız, 
Anlatsanız, 
Ne oldu o geceler, eski akşamlarımız? 
Beyaz elbiseler giydiğin zamanlar... 
Niçin yazmadık bir yere satır satır, 
Duvarlar! ne oldu konuştuklarımız? 
Yüzünün pembeliği, saçlarının örgüsü. 
Ben diyeyim: Kış şarkısı; sen de: Yaz türküsü. 
Ne ettik ömrümüzü.



ZİYA OSMAN SABA

BU RÜZGAR

BU RÜZGAR

Bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.
Gökte bulut, suda yelken, dalda çiçek.
Bir gün, bir gün var ki, günden güne gerçek,
Çatır çatır servi, çıtır çıtır böcek.
- Çek ciğerlerine, bir nefes daha çek,
Bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.



ZİYA OSMAN SABA

KİM BİLİR

KİM BİLİR

İlk yağmur damlası düştü 
Kuru yapraklarına güzün. 
Ardında kış kıyamet, 
Dert, hüzün. 
Alınyazısı hepsi.... Kısmet.... 
Ha yazı, ha kışı geceyle gündüzün, 
Kim bilir kaç günü kaldı 
Ömrümüzün? 



ZİYA OSMAN SABA

BAŞKA BAHAR

BAŞKA BAHAR

Her yaprak bir gülüştür, bir öpüştür her çiçek 
Aşk getirdi gönlüme bu bahar başka bahar. 
Rüzgarda bir müjde var, mutlu günler gelecek 
Aşk getirdi gönlüme bu bahar başka bahar 
Güller de pırıl pırıl gülümsüyor şebnemler 
Demet demet selamlar dağıtıyor çiğdemler 
Unutulmaz bu sevgi, unutulmaz bu demler 
Aşk getirdi gönlüme bu bahar başka bahar. 
Kanayan kalbimi gör bahçemde açan gülde 
Seni hayal ederim karanfilde , sümbülde. 
Bu bahar bütün ömre bedel olsun sen gelde 
Aşk getirdi gönlüme bu bahar başka bahar. 




YÜKSEL SATOĞLU

UNUTURUM SANMA SAKIN

UNUTURUM SANMA SAKIN

O manalı sözlerini, 
Unuturum sanma sakın. 
Beni yakan gözlerini, 
Unuturum sanma sakın. 

Kalem tutan ellerini 
Baldan tatlı dillerini 
Gonca açan güllerini, 
Unuturum sanma sakın. 

Koptu bugün GÖNÜL DAĞI 
Viran oldu SEVDA BAĞI 
Geçiyor bak GENÇLİK ÇAĞI, 
Unuturum sanma sakın. 

Susuz kaldım yanıyorum 
Her sözüne kanıyorum 
Geleceksin sanıyorum, 
Unuturum sanma sakın. 

DOĞANAY’ım geleceğim 
Gözden yaşı sileceğim 
Elbet ben de güleceğim, 
Unuturum sanma sakın! 



KEMAL DOĞANAY ( AMATÖR ŞAİR)

ENSTRÜMENTAL

ENSTRÜMENTAL

aksın,
içimde bir nehir gibi dolanan keder
unuttuğum, unutmaya çalıştığım ne varsa
bende durmasın
içimde öyle çok ki, her gidenden
biriktirdiğim melekler

zaman insafsızlık etmese
kederin oyduğu tarafımı sana getirsem
kalem beni tutmasa, anlatsam sana
siyah, simsiyah bir engerektir zaman
ve kış neler eder insana
nasıl yarım bırakır, ayırır parçalara
sense kışı yaşamadın daha

reddetim bütün kesinlikleri
kalbim bu hayale bir daha inansın diye
siyah... değişmiyor,
siyah hala nehir içimde
ve kalbim anlamıyor
adalet yok, niye?

yıktığım, atladığım, söndürdüğüm
bir yangın yerindeyim
içimde sadece, dediğim gibi
her gidenden biriktirdiğim melekler
kalbimin üstünde bir daha hançer



BİRHAN KESKİN

22 Mayıs 2015 Cuma

GİDİYORSUN

GİDİYORSUN

Gidiyorsun: 
Bütün ışıklarımı göndersem seninle 
Aydınlanır mısın? 
Gidiyorsun: 
Bütün sevinçlerimi göndersem seninle 
Mutlanır mısın? 
Gidiyorsun: 
Bütün hüzünlerimi göndersem seninle 
Üzülür müsün? 
Gidiyorsun: 
Bütün acılarımı göndersem seninle 
Yıkılır mısın? 
Ben 
Üzüntülü ve yıkık 
Kalırken 
Sen 
Aydınlık ve mutlu 
Git 
Işıklarımla ve sevinçlerimle: 
Üzülme 
Yıkılma 
Aydınlan 
Mutlu ol. 
Bırak bana, 
Hüzünleri, üzüntüleri 
Acıları, yıkımı? 
Al götür 
Işıkları, aydınlığı 
Sevinçleri, mutluluğu. 
Gidiyorsun: 
Bütün kendimi göndersem seninle 
Götürür müsün?



ORUÇ ARUOBA

KARA YAZI

KARA YAZI

Geçmedi yare sözümüz 
Yollarda kaldı gözümüz 
Yere sürüldü yüzümüz 
Böyleymiş karayazımız. 
Çiçekler açılmaz oldu
Pınarlar içilmez oldu 
Yar bize gülmez oldu
Böyleymiş kara yazımız.

Yalnız ona yar demiştik 
Onda bir şey var demiştik 
O bizi anlar demiştik 
Böyleymiş kara yazımız. 
Hey gönül gene bu gece 
Kederim geceden yüce 
Gel susalım beraberce 
Böyleymiş kara yazımız.


SABAHATTİN ALİ

ESKİSİ GİBİ

ESKİSİ GİBİ

Seneler sürer her günüm
Yalnız gitmekten yorgunum
Zannetme sana dargınım
Ben gene sana vurgunum.
Başkalarına gülsem de
Senden uzakta kalsam da
Sevmediğini bilsem de
Ben gene sana vurgunum.
Dağları aşınca başım
Geri kaldı her yoldaşım
Gel sevgilim, gel kardaşım
Ben gene sana vurgunum.
Gönlüm seninkine yârdı
Aynı şeyleri duyardı
Ayaklarımız uyardı
Ben gene sana vurgunum.
İtilmiş, tekmelenmişim
Doğduğum günde yanmışım
Yalnız sana güvenmişim
Ben gene sana vurgunum.



SABAHATTİN ALİ

İSTEK

İSTEK

Yanıyor beynimin kanı,
Bilmem nerelere gitsem?
İçime sığmayan canı
Hangi rüzgara es etsem?
Akşam sular karardı mı?
Bir dağa versem ardımı,
İçimi yakan derdimi
Sağır göklere anlatsam
İçiliversem dem gibi,
Kırılıversem cam gibi,
Şamdanda yanan mum gibi,
Sabahı görmeden bitsem
Bir yüce ormana dalıp
Ya bir dağ başına gelip,
Beni yaradanı bulup
Malını başına atsam
Görünmez kollar boynumda.
Yarın hayali koynumda,
Sıcak bir kurşun beynimde,
Bir ağaç dibinde yatsam.



SABAHATTİN ALİ

MELANKOLİ

MELANKOLİ

Beni en güzel günümde 
Sebepsiz bir keder alır. 
Bütün ömrümün beynimde 
Acı bir tortusu kalır. 
Anlıyamam kederimi, 
Bir ateş yakar derimi, 
İçim dar bulur yerimi, 
Gönlüm dağlarda bunalır. 
Ne kış, ne yazı isterim, 
Ne bir dost yüzü isterim, 
Hafif bir sızı isterim, 
Ağrılar, sancılar gelir. 
Yanıma düşer kollarım, 
Görünmez olur yollarım, 
En sevgili emellerim 
Önüme ölü serilir... 
Ne bir dost, ne bir sevgili, 
Dünyadan uzak bir deli... 
Beni sarar melankoli: 
Kafamın içersi ölür.



SABAHATTİN ALİ

KIYAMADIĞIM

KIYAMADIĞIM

Hey bir zaman bakıp bakıp 
Seyrine doyamadığım! 
Şimdi gurbette bırakıp 
Sesini duyamadığım! 
Evde kapanıp kaldın mı? 
Seyrana çıkıp güldün mü? 
Başkalarının oldun mu? 
"Benimsin!" diyemediğim! 
Akıtıp gözüm yaşını 
Hatırlarım gülüşünü; 
Kıvırcık saçlı başını 
Göğsüme koyamadığım! 
Dik yamaçların selisin, 
Sen benden daha delisin, 
Şimdi kimlerin kulusun? 
Başını eğemediğim! 
Nasıl vurgunum bilirdin, 
Niçin benden yüz çevirdin? 
Kimlerin koynuna girdin? 
Öpmeğe kıyamadığım! 



SABAHATTİN ALİ

KIRK İKİNDİ YAĞMURLARI

KIRK İKİNDİ YAĞMURLARI

Sabahları aşık değilim dedim 
Hakikaten de öyleyimdir 
Her sabah rahat, neşeli olurum 
Hatta sesime bakmadan türkü söylerim 
Herkes gibi işime giderim bende 
Çalışmak sanki özlediğim bir şeydir 
Sonra yavaş yavaş o aklıma gelir 
Havam bulutlanır gitgide 
Peşinden koşmaktan yorgun düşerim 
Çekilmez olur artık şehir 
Bilirim şimdi kırlarda 
Bir hayvan sakince suya eğilmiştir 
Trenler geçip giderken küçük kuşlar 
Durmadan yer değiştirir telgraf tellerinde 
Gitsem gezinsem derim limanda 
Rıhtım kahvelerinden birinde otursam 
Bir şey içsem ve dönsem 
Değiştirsem elbisemi, 
Yahut uzanıp saatlerce uyusam 
Belki bu dertten kurtulurum 
Derim ama akşam olur 
Gene kapına düşer yolum. 



NECATİ CUMALI

16 Mayıs 2015 Cumartesi

SONUNA GELİYORUZ

SONUNA GELİYORUZ

Sonuna geliyoruz dostum 
Eksiliyor soframızda 
Bir bir iskemleler 

Duyuyorum içimde 
Yeşeriyor baş verip 
Toprağa vereceğim tohum 

Bu yaştan sonra her şey 
Uzak yakın bana eşit geliyor 
Toprağı daha bir seviyorum



NECATİ CUMALI

NEFRET

NEFRET

Kimse öğretmemişti sevgiyi, 
Nefreti, senden öğrendim. 
Bir çocuğun ilk haykırışı gibi, 
Bir çığlık attı kalbim, 
İşte 
O gece, 
Nefrete 
Doğan bendim. 
Bendim o gece nefrete doğan... 
Ve bir zamanlar ne kadar sevdiğim, 
Gözlerine hiç acımayarak 
Seni içimden kovan bendim. 
Artık benden özlemin şiirini değil, 
Artık benden sevginin şiirini değil, 
Nefreti dinlersin bu yeminim. 
Zilli tefi ve düdüklü testisi gibi Eyüp'ün, 
Hem eski hem yeni bir oyuncak kalbimde, 
Sana olan kinim. 



HÜSREV HATEMİ

GİDEN GELMEZ

GİDEN GELMEZ

İşittim ki, benim için ağlıyormuşsun, 
Hala adım düşmüyormuş dudaklarından! 
Geçenlerde bir yolcudan beni sormuşsun, 
Metrük, ıssız bir manastır gibiymiş odan! 

Çamlıklarda tek başına geziyormuşsun, 
Gözyaşların anıyormuş eski günleri... 
Ümidini siyah ufuklarda yormuşsun, 
Sanmışsın ki, giden günler gelecek geri! 
Artık ela gözlerinin altı çürümüş, 
Bahçemdeki kuşlar gibi susmuş kahkahan! 
Kalbin bir dal mevsimin hüznü bürümüş... 
Akşamları son yolcular geçerken kırdan 
Nazarların dalıyormuş, yıllardan beri 
Bir seyyahın bekleniyor gibi haberi! 



YUSUF ZİYA ORTAÇ

15 Mayıs 2015 Cuma

YORGUN DEĞİLİM

YORGUN DEĞİLİM

Yorgun değilim, 
Seni beklemekten, seni düşlemekten, geçen günlerden, 
Yeniden başlasam da bir başka yenilgiye. 
Yorgun değilim, 
Ne aşktan, ne dostluktan, ne de ölümden, 
Geceye gözlerimi açarak bakıyorum. 
Yorgun değilim, 
Ne acıdan, ne umuttan, ne de korkudan, 
Sonbaharla birlikte kazıya başlıyorum. 
Yorgun değilim, 
Ne geçmişten, ne şimdiden, ne de gelecekten, 
Bir yanlızlığım vardı, gittikçe aşıyorum. 



ÖZDEMİR İNCE

SÖYLE SEVGİLİ

SÖYLE SEVGİLİ

Mektubunda sıcaklık var 
Elinden mi geçti söyle? 
Ya bu sevgi, biricik yar 
Dilinden mi geçti söyle? 
Hayal kurmak oldu işim 
Saadettir suyum , aşım. 
Sana uçan gönül kuşum 
İlinden mi geçti söyle? 
Gül de gönül de senindir 
Gel de bu hasreti dindir. 
Sözlerin gönlünün bin bir 
Telinden mi geçti söyle? 
Sevginin rengi pembe mi? 
Senin de gönlün bende mi? 
Bende esen aşk meltemi 
Yolundan mı geçti söyle? 



JALE SUN

BESMELE

BESMELE

Her gün biraz daha yoruyor beni,
Hasretinle başa çıkamıyorum.
Her gece bir yerden vuruyor beni,
Sağ salim sabaha çıkamıyorum...
Savaşta geçirdim sanki bir ayı,
Düşmandan almadım ben bu yarayı,
Giderken verdiğin tek sigarayı,
Hatıradır diye yakamıyorum...
Vicdanın halimi hiç mi sormuyor?
Küsecek ne yaptım, aklım ermiyor!
Zalimsin demeye dilim varmıyor,
Tavrına bir isim takamıyorum...
Yeter ki mektup yaz canımı dile!
Yetmezse uğrunda çektiğim çile!
Nazar değer diye resmine bile
Besmele çekmeden bakamıyorum.



CEMAL SAFİ